22 Ağustos 2010 Pazar

Amerikalı Hapishane !

Cezaevi sınai kompleksi(CSK),cezaevlerini toplumsal,politik ve ekonomik sorunlara çözüm olarak gören çok yönlü bir sistemdir.CSK ırkçılık,sınıf ayrımcılığı,cinsel ayrımcılık ve homofobinin oluşturduğu baskıcı anlayışlarla kesişir ve onların üzerinden şekillenir.İnsan hakları ihlallerini,ölüm cezasını,emek sömürüsünü,polisiye denetimi,mahkemeleri,medyayı,yerel toplulukların çözülmesini,siyasi tutsakların ve savaş esirlerinin hapsedilmesini ve muhalefetin yok edilmesini içerir.


CSK’yı tam olarak anlatabilmek için ona işlerlik kazandıran şeylere bütünsel olarak bakmalıyız.Örneğin,cezaevi yapımındaki korkunç artış diğer faktörlerin yanı sıra şunlara bağlanabilir : Uyuşturucuya karşı savaşın başlatılmasıyla beraber cezaevine konulan insan sayısındaki büyük artış,beyaz ırka mensup olmayan insanların yürüttüğü ulusların kendi kaderlerini belirleme hakkını savunan radikal hareketlerin baskı altında tutulması ve 60’lar,70’ler ve 80’ler boyunca süren anti-emperyalist hareketlerin bastırılması.Uyuşturucuya karşı savaş ve radikal politik hareketleri yok etmeye yönelik operasyonlar,beyaz ırka mensup olmayan insanlar ile yoksul insanların yaşadığı topluluklarda polis sayısının ve tutuklanma oranının artmasına ve uzun süreli hapis cezalarına yol açtı.Suç suçluluk ve isyan hakkında dramatik ve ırkçı biçimde hazırlanan ve bir korku kültürü yaratan raporlar da cezaevi yapımındaki korkunç artışı etkiledi.Üst sınıftan birçok beyaz insan için,’kamu güvenliği’ adında insanları,öncelikle siyahları,gençleri ve yoksulları daha da uzun zaman dilimleri boyunca kafese tıkmak kabul edilebilir ve arzu edilir bir şey. CSK’yı bu kadar güçlü ve yıkıcı yapan şey kesinlikle bu çok yönlü doğasıdır. Sistemi değiştirmek için,onu bütünüyle görmeli ve onu neyin sürdürdüğünü ve şekillendirdiğini anlamalıyız.

CSK’ya karşı çıkmak için egemen kültürün kamu güvenliği kavramını yeni baştan tanımlamalıyız. Polisin, cezaevlerinin ve mahkemelerin iktidarda olmayan ve iktidar yapılarına tabi insanlara hizmet ettiği düşüncesine karşı çıkmalıyız. Aynı zamanda,CSK’nın ve onu sürdüren sistemin değerlerinin en çok etkilediği insanların güvenliği üzerine temellenen alternatif bir güvenlik anlayışı yaratmalıyız.

Irkçılık,Küreselleşme ve Cezaevlerinin Artması

ABD günümüzde iki milyon kişiyi hapsetmiş durumdadır.Beş milyondan fazla insan şu ya da bu şekilde adalet sisteminin gözetimi altındadır. ABD Adalet Bakanlığı’nın istatistiklerine göre 1992 yılı itibariyle 20 ila 29 yaş arasındaki her üç siyah erkekten biri(Baltimore ve Washington gibi şehirlerde 18 ile 35 yaş arası siyah erkeklerin yüzde 50’si) adalet sisteminin gözetimi altındadır. Adalet Bakanlığı hapsedilme oranlarına bakarak,1991’de doğan siyah bir erkeğin hayatı boyunca en azından bir kere cezaevine girme olasılığının yüzde 29 olduğu tahmininde bulunuyor.

Kadınlar en hızlı büyüyen cezaevi grubunu oluşturuyor.1980’den beri ABD’de cezaevine giren kadınların sayısı neredeyse yüzde 400 oranında arttı. Kadınların Ekonomik Gündemi Projesi’nin 1994 Mayıs tarihli raporuna göre cezaevindeki kadınların yüzde 54’ü beyaz ırka mensup olmayan kadınlardan oluşuyor.

Beyazların üstünlüğünü yansıtan politikalarda,programlarda ve doktrinlerde ifade bulan ırkçılık ABD’deki temel belirleyici faktör olmayı sürdürüyor.Bu kurumsallaşmış ırkçılık,kar üstüne şekillenen,kapitalist bir ekonomik sistemle destekleniyor. Yirmi birinci yüzyılın şafağında belirleyici olgu,tekelci kapitalizmden küresel kapitalizme geçiştir. Bu dönemde,ulus devletler özerkliklerini kaybederek egemenliklerinin büyük kısmını Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi çok uluslu kuruluşlara teslim etmişlerdir.Sanayileşmenin çökmesi,yeni teknolojiler ve küresel iş rekabeti özellikle beyaz ırka mensup olmayan insanların yaşadığı toplumlarda işsizlik,kötü çalışma koşulları ve yoksullukla sonuçlanmıştır.

Devletler küreselleşen dünya üzerinde rekabet ederken ‘ABD’de cezaevlerinin artması gelecekteki ‘küreselleşme dolaşım modelleri’ için temel bir model oluşturuyor,çünkü cezaevi inşa etmek bir anlamda devlet inşa etmektir… Beyaz ırka mensup olmayan insanların yoğun olarak yaşadığı merkezlerde,belirli insanları hedef alan ceza yasaları yoluyla uygulanan ırkçılık,bireysel veya rastlantısal değil,yapısal bir olgudur.’

Cezaevlerinin ihraç edilmesiyle ABD’deki ve ABD dışındaki ırkçı pratikler,görünüşte beyazların üstünlüğünün olmadığı yerlerde de belirleyici faktör olabilir. Hiç şüphesiz yirmi birinci yüzyılın sorunu,yirminci yüzyılın da sorunu olduğu üzere özgürlüktür,güç ve farklılığın ayrıştırılmasıdır.

Küreselleşmeye ve CSK’ya karşı direniş örgütlemenin ciddi bir potansiyeli var. Küreselleşmeye karşı uluslar arası hareketler gelişirken ve bu hareketlerin diğer baskı ve egemenlik sistemlerine karşı tartışmaları kapsama potansiyeli göz önüne alındığında,hareketlerin etkilediği ve ortaklaşa kapsadığı kesişim alanlarını anlamaya çalışmak mükemmel olur. Küreselleşme karşıtı hareketlerin,ki bunlar ABD’de çoğunlukla beyaz insanlardan oluşmaktadır.sınıf ve cinsiyet ayrımcılığı gibi kendi içlerindeki beyaz egemenliğine de karşı çıkmaları gerektiğini kavramaları zorunludur.Bu hareketler,yurt içinde ve dışındaki adaletsizliklerin ve güç kullanımının kavranılması üzerinden küreselleşmeye uzanan bir politik bakış açısı geliştirmelidirler.CSK karşıtı hareketler,ABD cezaevi modelinin ihraç edilebilirliğinin kavranmasından yararlanabilirler ve yurt içinde sürdürülen mücadeleyle beraber uluslar arası bağlamda bir mücadele yürütmeye hazırlanabilirler.

-Geçmişten Öğrenmek-
1960’ların ortasından 1970’lerin ortalarına kadar Kara Panter Partisi,Young Lords(Genç Efendiler) ve American Indian Movement (Amerikan Yerli Hareketi) ile beraber ABD’deki birçok genç radikal,devrim çağrısında bulundular.ABD’nin beyaz ırka mensup olmayan insanları ve işçi sınıfını ulusal ve uluslar arası ölçekte sömüren ırkçı,kapitalist,cinsiyetçi ve eşcinsel düşmanı bir toplum olmayı sürdürmeye kararlı olduğunu söylediler.Buradan yola çıkarak,bir toplumun sistematik biçimde tamamen değişmesi gerektiği sonucuna vardılar.

Üçüncü Dünya’daki Ulusal kurtuluş hareketlerinin başarılarından da destek bulan,genelde başını gençlerin çektiği örgütler ABD’de devrim hareketinin gelişmesini sağladılar. Taban örgütlenmeleri,kitle gösterileri ve doğrudan eylem sıklıkla kullanılan taktiklerdi. Haklarından yoksul bırakılmış yerel topluluklara hizmet veren yemek kooperatifleri,kitapçılar ve özgürleşme okulları gibi karşı-kurumlar ve programlar yaratıldı.Sisteme karşı direniş,yeni popüler gençlik kültürünün itici gücü oldu.Bugün,o dönemden kalan anılar o zamanlar yaşamış birçok insana umut aşılamaya devam ediyor.

Fakat,geçmişi romantikleştirmemeliyiz.Bunun yerine,o zamanlardan hangi dersleri çıkaracağımızı ve günümüz mücadelelerine nasıl uygulayacağımızı bulmalıyız. 1970’lerin sonunda devrim etkili biçimde ezilmişti. Liderleri öldürülmüş,sürgün edilmiş ve yerel ile feodal adli mercilerin haksız uygulamaları nedeniyle cezaevine konulmuştu.Birçoklarının yeni bir toplum için beslediği hayaller ve idealizm yok olmuş yerini kinizm ve hayal kırıklığına bırakmıştı.

Sonuç
Cezaevleri suça çözüm değildir.Cezaevini iktidar bağlamında eleştirmeyi öğrenmeliyiz.İktidarı eleştirmeyi öğrenmeliyiz.SCK Karşıtı hareket kolay kazanılan zaferlerle veya sistemin bütünlüğünü anlamayan ve ırkçılık,sınıf ayrımcılığı ,cinsiyet ayrımcılığı ve homofobi tarafından tanımlanan sistemin bütünüyle savaşmayan,basitleştirilmiş mücadelelerle şekillendirilme riskini taşıyor.Savaşmanın dışında bir seçeneğimiz olmadığını anlamalı ve varoluşumuzu tehdit eden tüm o kesişen sistemler ortadan kalkana kadar savaşmaya devam etmeliyiz.

http://www.critacalresistance.org/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder