25 Temmuz 2010 Pazar

La casada infiel - Zina





















A Lydia Cabrera y a su negrita              Lydia Cabrera ve küçük zenci kızına


Y que yo me la lleve al río                    Irmak kıyısında yattım onunla.
creyendo que era mozuela,                   Evli olduğunu bilemezdim ki,
pero tenía marido.                                 evliymiş,kocası varmış oysa

Fue la noche de Santiago                      Santiago’daydım,loş bir geceydi,
y casi por compromiso.                        sözleştik,buluşma yerine geldi.
Se apagaron los faroles                         Sokak lambaları karardığında,
y se encendieron los grillos.                ışık saçarken cırcırböcekleri.
En las últimas esquinas                         Köşede,en son yol kavşağında
toqué sus pechos dormidos,                 avuçladım uyuyan memelerini,
y se me abrieron de pronto                   göğüsleri açıldı benim için
como ramos de jacintos.                      sümbül çiçeğinin dalları gibi.
El almidón de su enagua                       Fırfırlı etekliğinin kolası
me sonaba en el oído,                           hışırdıyordu kulaklarımda,
como una pieza de seda                        on iki bıçağın aynı zamanda
rasgada por diez cuchillos                    parçalayıp yırttığı ipek gibi.
Sin luz de plata en sus copas                Büyüyordu yolların kıyısında
los árboles han crecido,                       ağaçların dorukları,ışıksız
y un horizonte de perros                      ve köpekle dolu bütün bir ufuk
ladra muy lejos del río.                        havlıyordu nehirden uzaklarda.

Pasadas las zarzamoras,                       Dikenleri,katırtırnaklarını,
los juncos y los espinos,                     böğürtlenleri geçtiğimiz zaman
bajo su mata de pelo                            dalıyor topuz yaptığı saçları
hice un hoyo sobre el limo.                bir çukur açıyor ıslak toprakta.
Yo me quité la corbata.                       Ben boyun bağımı çıkarıyorum.
Ella se quitó el vestido.                      O çekiyor eteğini yukarı.
Yo el cinturón con revólver               Ben palaskamı çıkarıyorum.
Ella sus cuatro corpiños.                    Onun korsesi iniyor aşağı
Ni nardos ni caracolas                        Ne sümbülde ne de salyangozda var
tienen el cutis tan fino,                       böylesine yumuşak,narin bir ten,
ni los cristales con luna                      ne de ayın altındaki billurlar
relumbran con ese brillo.                   ışık saçabilir böyle inceden.
Sus muslos se me escapaban              Kalçaları altımda kayıyordu
como peces sorprendidos,                 ürkek alabalıklar misali,
la mitad llenos de lumbre,                  bir yanı alev alev yanıyordu,
la mitad llenos de frío.                       öbür yanı soğuktu,buz gibiydi
Aquella noche corrí                            Gece gördü,tanığım oldu gece,
el mejor de los caminos,                    ne yaman at gezintisiydi,ne sonsuz,
montado en potra de nácar                 binip sedeften bir tayın üstüne
sin bridas y sin estribos.                    gidiyordum dizginsiz,üzengisiz.
No quiero decir, por hombre,            Erkeğim ben, yineleyemem burda
las cosas que ella me dijo.                 onun söylediği şeyleri,
La luz del entendimiento                   dikkatli ol diyor sağduyum bana,
me hace ser muy comedido.              ne söylenir ne söylenmez bilmeli.
Sucia de besos y arena,                      Öpücüklere, kumlara batmıştım,
yo me la lleve del río.                        suyun kıyısından çıkardım onu.
Con el aire se batían las                    Gecenin meltem yeline karşı
espadas de los lirios.                         süsenler kılıçlarını sallıyordu.

Me porté como quien soy.               Dürüst bir çingene olarak,haksever
Como un gitano legítimo.                insanın yapması gerekeni yaptım.
La regalé un costurero                     Ayrılırken,büyük,güzel bir dikiş
grande de raso pajizo,                      sepetini armağan bıraktım.
y no quise enamorarme                   Ama kaptırmadım gönlümü ona,
porque teniendo marido                  Yalan söylemişti kocam yok derken,
me dijo que era mozuela                 evli olduğunu bilemezdim ki
cuando la llevaba al río.                   birlikte ırmağa doğru giderken.



Federico Garcia Lorca

Malachi Larabee-Garza

Malachi Larabee – Garza


Annem Mexico Cityli,babam ise Minnesotalıdır.Yedi yaşıma kadar Mexico’daki bir Federal Bölge’de misyoner olarak yetiştirildim.Misyon,Mexico City’nin dışında insanların kartondan yapılmış kulübelerde yaşadığı çöplüklerdeydi.

Bu kadar küçükken bu kadar merhametsiz bir gerçekliği görmem ve Meksika gerçeğiyle ABD gerçeği arasındaki farkları görüp ikisinin de berbat olduğunu bilmem beni aktivist olmaya sevk etti .Şunu demek kolaydır :Biliyorsun,orada her şey berbat.Orada insanlar çile çekiyorlar.Sonra buraya gelip şöyle demek : Hey,ABD’de refah içerisindeyiz.Bu,çok zor.Toplumumuzda uyuşturucu kullanımı çok yaygın.Yaşadığım yerde yoksulluk diz boyu ve Amerikan rüyasında yaşasanız da bir şey değişmiyor.

İnsanların çile çektiği bilinciyle yetiştirildim.Ailem ve kısa süreliğine benim için de,çözüm,insanlara bir risale vermek ve onlara İsa’nın yaşamlarını düzelteceğini anlatmaktı.Mesele asla dünyanın adaletsizliği yüzünden insanların incinmesi değildi.Senin bu konuda bir şey yapman gerekirdi ve bir şeyler yapmak doğru ve kutsaldı,yüce bir görevdi.Ama politik görüşlerim dönüştükçe düşünmeye başladım,belki de bu risale onların yarın karnını doyurmasına yardımcı olmayacaktı.

O sıralar bir eşcinsel,bir lezbiyen olduğum ortaya çıktı ve birden kilise benden hoşlanmamaya başladı.Ailem de benden hoşnut değildi,artık doğru bir insan değildim.Artık Tanrının emrinde değildim.Belki de yolumun biraz farklılaşması gerekiyordu.

Bir sabah annem geldi ve ‘Mija,bu sabah duamda efendimiz İsa Mesih bana senin lezbiyen olduğunu ve şeytanın yalanlarına inandığını söyledi’ dedi.Bir İncil açtı ve bana neden cehenneme gideceğimin 101 sebebini anlattı.Eğer yeterince dua ederse herkesin değişebileceğine gerçekten inanıyorlar.

Lisede çok başarılı bir öğrenci olmama rağmen okulu bıraktım,çünkü istediğim gibi yaşamak ve fiziksel görüntümü de değiştirmek istiyordum.Böylece saçlarımı kestim ve bugünkü halime geldim.Ben,buyum.Ama okulumda korunmadım.Kampusta saldırıya uğradım,hakaretle ve tacizle karşılaştım.Örneğin sınıfta cebirle ilgili bir şeyler öğrenmeye çalışırken arkanızdaki birinin annenizi becerdiğinizi söylemesi veya tahtaya ’sen bir ibnesin’ yazıldığında öğretmenin bunu silmeyip,etrafında matematik problemleri çözmesi öğrenmenize engel oluyor.Okula gitmekten vazgeçiyorsunuz.

Gerçekliğimin çöktüğünü gördüm.Aile ve okul yaşantımın,dünyada en çok değer verdiğim iki şeyin çöktüğünü gördüm.Arkadaşlarım da beni terk etmişti,artık kendimi güvensiz hissediyordum.Eğer savaşmazsam yanlış olduğunu düşündüğüm bir sistemin bana verdiği gerçekliği kabul etmiş olacağımı kavradım.

Böylece savaşmaya başladım.Ayaklarımı yere sağlam basmaya ve ‘Bu haksızlık,ben kendimi sevemeye yeniden başlıyorum’ demeye başladım.Kampusta şu anda birçok gencin katıldığı üniversite kulüplerine benzer bir eşcinsel/heteroseksüel ittifakı yaratmaya çalıştım.Bu zordu.Geceleyin posterler yapıştırdım ama ertesi gün hepsi yırtılmış ve onların yerine üzerinde ‘Eğer bir eşcinsel haklama kulübü kurmak istiyorsan bu numarayı ara’ yazan posterler yapıştırılmıştı.Ayrıca posterin üzerinde pornografik çizimler vardı.Polis geldi ve bana,bunun benim hatam olduğu,çok göze battığım,sorun çıkardığım ve kimsenin kulübe ihtiyacı olmadığını söyledi.

Ebeveynlerim beni psikoterapistlere,psikiyatrlara,eşcinsel terapistlerine götürdüler.Böyle evler ve sağlık kurumları var,insanlar bir haftalığına veya ne kadar kalacaksanız o kadar zaman boyunca çocuklarının bakımını bu kurumlara bırakıyorlar.Bu evlerin birinden kaçtım ve San Francisco’ya gittim.Şöyle düşünüyordum:Tamam,ben bir eşcinselim,ne olmuş ? Genç bir lezbiyenim ve San Francisco’ya gideceğim.Beyaz bir geyin bana bir elma uzatıp ‘Sana yardım etmeme izin ver,sen de bizdensin,biz bir camiayız’ demesini hayal ediyordum.Ama bunun yerine,öğle yemeğine 40 dolar harcayan insanlardan 25 cent koparmaya çalışıyordum.Hiçbir farkı yoktu.

Bu yüzden Pittsburgh’a geri döndüm ve Marie Blaze adındaki bir kadınla bağlantı kurdum.Bir aile dostu,ebeveynlerimin değiştirebileceklerine inandıkları bir lezbiyendi.Bunu o zamanlar bilmiyordum,sadece çok iyi bir insan olduğunu düşünmüştüm.Marie sonunda beni yanına aldı ve birçok şey öğretti.Artık sevgiye inanmıyordum,çünkü bana anlatılan tanrısal sevgi,ruhani sevgi ve ayrıca ebeveynlerin hiç bitmeyecek sevgisiydi,annelerin kızlarına duydukları sevgi.Ve işte hepsi bitmişti.Ama Marie tekrar sevgiye inanmama yardım etti.Sokaktan yedi-sekiz eşcinseli yanına aldı.Onlara evini açtı.Parasını,zamanını feda etti.Bizim için gerçekten pek çok şeyi feda etti.

Marie,her zaman belirttiği üzere,bir eylemci değildi.Gene de ben aktivizmimi ondan öğrendim,çünkü o gerçekti.Sokakta haykırmıyor,pankart taşımıyordu ama okulda başım belaya girdiğinde,birisi bana kötü bir bakış attığında veya okul dolabımın üzerinde resimler çizildiğinde üç dakika içinde orada oluyordu.Annemle konuştuğumu ve telefonu yüzüme kapadığını söylediğimde orada oluyordu.Marie önemli olanın içinde bulunduğun koşulların iyileşmesi ve aklının özgürleşmesi olduğuna gerçekten inanmamı sağladı.Hissettiklerimle ve çektiğim acılarla gerçekten ilgilenirdi ve her zaman kendimi ve hakkımı savunmaya yöneltti beni.Böylece kampusta daha aktifleştim.

Geldiğim lisede olanlara hala bozuktum,bu yüzden orayla uğraşmayı sürdürdüm ve yönetimi,onlara dava açmakla tehdit ettim.Müdüre gidip,’Arkamda ACLU’nun desteği var,işte şu sayılı yasaya dayanarak size dava açacağız ve anandan emdiğin sütü burnundan getirecekler’ dedim.Ve tabi ki dava açmadım.Sadece ACLU’nun varlığından haberdardım.Okul yönetimi korkmuştu,benimle ilişkilerini düzeltmeye karar verdiler.Bundan sonra ACLU’yu aradım ve ‘Umarım çok kızmamışsınızdır’ dedim.Okula,taleplerim olduğunu ve bu talepleri karşılarlarsa onları dava etmeyeceğimi söyledim.Taleplerimden birisi nefret suçlarının zorunlu takibiydi,diğeri ise eşcinsel/heteroseksüel birliklerinin oluşturulmasıydı.Bir de ,eşcinsel gençliğin sorunları hakkında personel bilgilendirme seminerleri düzenlenmesini talep ettim.Çok başarılı bir kampanyaydı.Şu anda,okuldaki öğretmenler çok daha bilinçli ve tüm Contra Costa County’deki en büyük eşcinsel/heteroseksüel birliklerinden birisine sahipler.

Bir akşam okulundan lise diplomamı aldıktan sonra ACLU’yla küçük çaplı örgütlenme faaliyetlerine başladım.Bir öğrenci hakları konferansı düzenledik,konuşma özgürlüğü tarzında bir şeylerdi .İşte o zaman aktif olarak savaşan insanlar olduğunu ve benim de onlara katılabileceğimi kavradım.Bir militan olarak,bilgili biri olarak bana değer verileceğini hissetmiştim.

Berkeley’deki Pacific Center ‘da faaliyet yürüttüm.Burası tamamıyla eşcinsellerden oluşan bir topluluk merkeziydi,yaşlılarla ilgili,gençlikle ilgili,HIV’la ilgili bir şeyler yapıyorlardı ;kadın çemberleri oluşturuyorlardı ve bir iletişim büroları vardı.Liselere,üniversitelere,gençlik tedavi merkezlerine gitmeye ve öykümü anlatmaya başladım.Bu,baskının değil kurtuluşun öyküsü olmaya başlamıştı.Bunu kendi kelimelerimden anlıyordum.

Gerçekten etkili bir süreç haline geliyordu.İnsanlara kalbinizle yaklaştığınız zaman onlara ne kadar iyi ulaştığınızı görüyor ve şöyle diyordunuz:Bunlar benim başıma gelenler ve aynı lanet şey sizin başınıza da geliyor.Bunu aşabilir ve mücadele edebilirsiniz.Bana avazı çıktığı kadar bağırarak bir şey bilmediğimi söyleyen annelerle ve ağlayarak kendilerine yardım etmemi isteyen gençlerle karşılaştım.O İletişim bürosunda çalışmaya başlamakla çok iyi etmiştim.

Bir gün,insanların bu tarz eylemcilikle de hayatlarını kazanabileceklerini fark ettim.Bu,aklımı başımdan almıştı ! Nasıl yani ? İnsanlara yardım edebilirim,hikayemi anlatabilirim ve yaşamımı sürdürecek para kazanabilirim,öyle mi ? Just Act’ın iş ilanını gördüğümde bir pizzacıda çalışıyordum.Farklı etnik kökene sahip,topluluk önünde iyi konuşan ve örgütleme yeteneği olan kampusta faaliyet yürütecek genç birini arıyorlardı.

Farklı acılar çekmiştim ama sevgiyi,başımdan geçenleri ve kişilerin kendi hikayelerini kaynaştırabileceğim bir yere geliyordum .Kar amacı gütmeyen bir yerde çalışma ve zamanımı yerel ve küresel sorunlar arasındaki çetrefilli bağlantılar üzerine düşünerek geçirme ayrıcalığına sahip olacaktım.

İnsanlara Chevron’a,Shell’e veya herhangi birine öfke duymaları gerektiğini anlatmıyorum.Bu benim işim değil.Benim işim şudur:Nerelisin ? Doğu Oakland’da mı yaşıyorsun ? Yoksul olmanın getirdiği koşullar neler ?Ah,evet içme suyunuz. Suyunuzu içemiyorsunuz.Bu bir rastlantı mı ? Sağlığın nasıl ? An,annen kanser oldu,hem de 28 yaşında ! Annen kanser ve Doğu Oakland’da yaşıyorsunuz.Bu bir rastlantı mı ? içme suyunuza ne oldu ? İçme suyunuza ne boşaltılıyor ? Bağlantıları kurup Chevron’un ne boktan bir şey olduğunu kavramakla ilgili bu.Çünkü onlar içe suyunuzu kirletiyor ve bu yüzden annen kanser oldu.Bu da ,yoksul olmanızla ilgili.Ve bu da bir sistemle ilgili,biliyor musun ?

Tüm eylemciğimi ve başka bir gencin benim yaşadıklarımı yaşamaması için çalışmayı,hiç değilse yaşadıklarıma karşı bir sorumluluk olarak görüyorum.Liselere gittiğimde öğretmenlere şunu anlatıyorum : Bu hikayeyi duymanızı istiyorum böylece hiç olmazsa ne yapmayacağınızı bilirsiniz.

Sevgiye tekrar inanmanın,katıldığım herhangi bir protestodan çok daha güçlü bir deneyim olduğunu biliyorum.Gidip bir yerde konuşma yapıp insanların gürültülü şekilde alkışlamasından çok daha güçlü.İnsanlara ulaşabilirsek ve de insanlar bu derin şeyleri anlar ve hissederlerse,geri kalan ger şey yerli yerine oturur.



Oakland’da yaşayan Malachi Larabee-Garza,sanat,kültür ve halk eğitimini kullanan ateşli bir gençlik örgütçüsüdür.İşçi sınıfının yoğun olduğu bir şehirde,West Pitttsburg,California’da yetişen bu Meksika-İrlanda melezi,güçlü topluluk bağlarına,vefaya,aileye ve bir devrimin gerekliliğine inanıyor…

                          Kaynak:Global Uprising 2001